2022 yılı uzun insanlık tarihinde belki de en kötü yıl olarak kayda geçmeyecek ama insanların umutlarının arttığı huzurlu bir yıl olarak da gündeme gelmeyecek. Bütün dünyanın küresel ısınma tehdidi ile karşı karşıya olması; bunun karşısında insanlığın yeterli hızda tepki vermemesi gelecek yıllara ve kuşaklara aşılamayacak birikmiş sorunlar yumağı olarak yansıyacak. Dünyadaki gelir adaletsizliğinin yarattığı yoksulluk, savaş ve çatışmalar iklim krizi ile de birleşince mevcut mülteci sorunun gündemimizi giderek daha da çok işgal etmesi gerekecek. Tüm bu gelişmeler ne yazık ki 11 Eylül öncesinden bu yana etkinliğini giderek artıran güvenlik paradigması çerçevesinde ele alınıyor ve çözümsüz bir hale geliyor. Karanlık bir dönemde yaşadığımız tespiti çok da yanlış olmaz.
Demokratik bir Türkiye’nin önünde engel teşkil eden birikmiş sorunların çözülememesine neden olan güvenlik paradigmasının sürdüğü bir yılı geride bıraktık. 2022, rejimin otoriterleşmesinin arttığı; denge ve denetlemenin neredeyse hiç olamadığı; hukukun üstünlüğünden uzaklaşıldığı ve keyfîliğin belirleyici olduğu; ifade, toplantı ve gösteri özgürlüklerinin ortadan kalktığı; barışçıl gösterilere orantısız şiddet uygulamalarının hemen her gösteride yaşandığı; örgütlenme özgürlüğüne yasalarda yapılan düzenlemelerle yeni kısıtlamalar getirildiği ve amacından saptırılarak yasalaşan Terörizmin Finansmanın Önlenmesi Hakkında Kanun’un yeni bir baskı ve imkansızlıklar düzeni yarattığı bir yıl oldu.
Tüm bunların sonucunda sivil toplum örgütleri ama özellikle hak temelli çalışan örgütler ve hak savunucuları da iktidarın hedefi olmaya devam etti. Gezi Davası sonucunda kurucularımızdan Osman Kavala ağırlaştırılmış müebbet, aralarında eski Yönetim Kurulu Başkanımız Yiğit Ali Ekmekçi’nin de olduğu 7 sivil toplum temsilcisi ise 18’er yıl hapis cezası aldılar. Sivil toplum örgütlerinin yaptıkları çalışmalar bu ortamda marjinalize edilse de her zamankinden daha fazla önem taşıyor. Bu baskıya rağmen sivil toplum örgütlerinin sayıları giderek artıyor, hayatın her alanına ilişkin hak temelli demokratik mücadeleleri artarak sürüyor. Sivil toplum örgütleri bu dönemde yaptıkları belgeme çalışmalarıyla dönemin hafızası oluyor, tespitleri ve önerileri ile günümüze ayna tutuyor ve demokratik ve insan haklarına saygılı bir geleceğin köşe taşlarını döşüyorlar.
Bu anlamda 2022 yılında otoriterleşme ve baskının arttığını söylesek bile demokratik mücadelenin güçlendiği ve dayanışmanın büyüdüğü bir yıl olduğunu göz ardı edemeyiz. Sivil toplum bu karanlıkta umut ışığını taşıma sorumluluğunu yerine getiriyor.
2022, Hafıza Merkezi için hem çalışma alanlarının hem çalışan sayısının hem de bunlara bağlı olarak yıllık bütçesinin arttığı bir yıl oldu. Geçtiğimiz yıl yürüttüğümüz çalışmaların belli başlılarını derledik.
Hafıza ve Gençlik, dünyadaki ve Türkiye’deki güncel hafıza çalışmalarını ve mücadelelerini genç kuşak ile birlikte tartışmayı ve birlikte özgün hafızalaştırma işleri üretmeyi hedefliyor. Projenin 2021 yılında yürütülen ilk döneminde yaşları 18 ile 25 arasında değişen toplam 20 gence yönelik bir atölye programı düzenledik ve katılımcıların kendi hafızalaştırma projelerini yürütmeleri için destek sunduk. Katılımcılar, atölye programı sonunda bir dizi bitirme projesi ürettiler. Blog, video ve e-kitap formlarında üretimler içeren projeler, gençlerin atölye deneyiminden öğrendiklerini pratiğe dökmeleri ve kendilerini aktif özneler olarak konumlandırmaları açısından önemli oldu. Hafıza ve Gençlik projesinin ilk dönemi kapsamında tamamlanan projeler:
2022 yılında ise projenin ikinci dönemine “Geçmişin getirdiği yük ne zaman bir değişim talebi yaratıyor? Hafızalaştırma çabaları bu değişimde nasıl bir rol oynayabilir? Toplumsal hafızaya dair yeni ifade biçimleri susturulanlara ve bastırılanlara nasıl bir ışık tutabilir? Tekil bir anlatıya karşı çoğul ve eleştirel bir hafıza sahasını kolektif bir şekilde nasıl inşa edebiliriz?” soruları ile başladık.
Gençler ve ikinci dönem danışmanlarımız Ahu Öztürk , Foti Benlisoy, Seda Altuğ, Sema Semih ile birlikte bu soruların peşine düşeceğimiz ve özgün hafızalaştırma işleri ortaya çıkarabileceğimiz bir yolculuk hayal ediyoruz. Yaşları 20 ile 30 arasında değişen 15 katılımcının yürüttüğü projeler 2023 sonunda tamamlanacak.
Hafıza Merkezi’nin Kürt meselesinde siyasi barışın inşasına yönelik farklı konuları ele alan ve dört yayından oluşan araştırma serisi tamamlandı. Ademi merkeziyet ve yerel yönetimlerin rolü, kolektif ve kültürel haklar, ırkçılık, geçiş dönemi adaleti ve geçmişle yüzleşme gibi kavramlara odaklanan ve alanında öncü dört akademisyen tarafından kaleme alınan raporlarımızın İngilizce ve Kürtçe çevirilerine de web sitemiz üzerinden erişilebilir.
2022 yılında dünyada ve Türkiye’de hakikat arayışı, ırkçılık, adalet talebi ve toplumsal barışa dair farklı deneyimleri ile yaklaşımları ele aldığımız “Geçmişi Konuşmak, Barışa Alan Açmak” başlıklı bir panel serisi düzenledik.
Türkiye’de yeni bir barış sürecinin doğması ihtimalinin uzak göründüğü bugünlerde, bir yandan da geçmişle yüzleşme siyasi alanda yeniden tartışılmaya başlandı. Bu çatlağın sesini çoğaltmak amacıyla planladığımız oturumlarda hak mücadelesi alanında köklü bir birikime sahip sivil toplum örgütleri ile eleştirel araştırmacıların çalışmalarını görünür kılarak toplumsal hafıza, ırkçılık ve yüzleşme gibi meseleleri daha geniş bir kesimle birlikte tartışmayı amaçladık.
Panel içerikleri; Hafıza Merkezi’nin ana çalışma alanlarını yansıtmakla birlikte, Türkiye’de barış inşasına yönelik çalışmaların yapısal unsurlarını teorik ve pratik bağlamlarda tartışmayı mümkün kılacak şekilde seçildi.
Eskişehir Okulu’nun 100.’süne ulaşan Dayanışma Dersleri kapsamında Ekim ve Kasım aylarında ekibimizden Noémi Lévy-Aksu, Özlem Zıngıl ve Veli Aksoy, “Bir Mücadele Alanı Olarak Hafıza Sahası,” “Cezasızlıkla Mücadele ve Adalet Arayışı” ve “Çatışma Dönemlerinde Geçmişle Yüzleşme” başlıklı dersleri yürüttü.
Aralık 2022’de Hafıza Merkezi olarak çocuk ve gençlere yönelik çatışma kaynaklı hak ihlallerinin hafızalaştırılması üzerine farklı deneyim ve yaklaşımları tartıştığımız bir çalıştay düzenledik.
Farklı ülkelerden aktivistleri ve uzmanları bir araya getiren bu çevrimiçi çalıştayın amacı çatışma kaynaklı çocuk ve genç hakları ihlallerini anma konusundaki deneyimleri, uygulamaları ve zorlukları paylaşmak; bu hafızalaştırma çabaları ile adalet ve uzlaşma mücadelesi arasındaki ilişkiyi araştırmak; çatışma ve şiddetin hüküm sürmeye devam ettiği bağlamlarda hafızalaştırma çalışmalarının imkan ve anlamlarını sorgulamaktı.
Çalıştaya FİSA Çocuk Hakları Merkezi’nden Ezgi Koman, Kosova’da bulunan Humanitarian Law Center’dan Bekim Blakaj, bağımsız araştırmacı Derya Bozarslan ve Saraybosna Savaş Çocukluğu Müzesi’nden Aynura Akbas, Diyarbakır merkezli Rengarenk Umutlar Derneği’nden Necla Korkmaz, Kamboçya’da faaliyet yürüten Youth for Peace kurumundan Man Sokkoeun ve Öldürülmeselerdi Arkadaşlarımız Olacaklardı proje yürütücüsü Yasemin Soydan konuşmacı olarak katıldı.
Bir Dönem Kapanır, Yeni Bir Dönem Açılırken: 1990’larla Yüzleşme Davaları başlıklı webinarda Hafıza Merkezi Program Direktörü Emel Ataktürk, Özyeğin Üniversitesi öğretim üyesi Evren Balta, Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Senem Aydın Düzgit ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı bünyesinde araştırmacı olarak görev alan Serdar Tekin, “1990’lı Yıllardaki Ağır İnsan Hakları İhlallerinde Cezasızlık Sorunu: Kovuşturma Süreci” raporumuzun bulgularını tartıştı. Webinar, 1990’larla yüzleşme hedefimizi Türkiye’nin ve dünyanın içinden geçtiği yeni dönemin dinamikleri üzerinden değerlendiriyor.
2022 yılı içinde Faili Belli kapsamında takip ettiğimiz 13 dava dosyasının toplam 45 duruşmasını izledik ve bu duruşmalara ait gözlem raporları hazırladık. Takip ettiğimiz davalardan üçü (Dargeçit JİTEM, Efe Tektekin ve Recep Hantaş davaları) sanıklar hakkında beraat kararıyla sonuçlandı. JİTEM, Musa Anter ve Ayten Öztürk Davası’nda ise dosyaya bakan mahkeme, Musa Anter ve Ayten Öztürk cinayetleri yönünden otuz yıllık zamanaşımı süresinin dolması gerekçesiyle bu davaların düşmesine karar verdi.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi önünde AİHM kararlarının uygulanmasının denetimi sürecine katılmaya 2022 yılında da devam ettik. Bu kapsamda, Temmuz 2022’de İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ile birlikte Bakanlar Komitesi önünde izlemesi devam eden, güvenlik güçlerinin 1993 ila 2011 yılları arasında gerçekleştirdiği öldürme, işkence ve kötü muamele eylemleri ile orantısız güç kullanımına ilişkin olarak iç hukukta etkili bir ceza ya da disiplin soruşturması yürütülmediğine ilişkin tespitlerin yer aldığı Batı ve Diğerleri grubuna yeni bir Kural 9.2 bildirimi yaptık.
Bu bildirimde, gözaltında ve cezaevlerinde yaşanan işkence ve kötü muamele vakalarına ilişkin sayısal verileri, uygulamada işkence ve kötü muameleye ilişkin usuli güvencelerin gözardı edildiği ve idari izin usulü ve benzeri mekanizmalar yoluyla kolluk güçlerinin eylemlerinin cezasız bırakıldığına ilişkin vaka örneklerini Komite’nin dikkatine sunduk ve Kolluk Gözetim Komisyonu tarafından yürütülen disiplin soruşturmalarına ilişkin sorunları dile getirdik.
Bakanlar Komitesi 22 Eylül 2022 tarihli ara kararıyla, bu grupta izlemesi devam eden konularda yapısal sorunların devam ettiğini kaydetti ve hükümetten idari izin uygulamasının yol açtığı ihlallerin giderilmesi, soruşturmaların etkisizliği ve kovuşturmaya yer olmadığına dair kararların yargısal denetiminin yetersizliği gibi konularda atılan adımlar hakkında bilgi ve istatistiki veri sunmasını talep etti. Komite ayrıca ceza soruşturmalarının uzun sürmesine ilişkin endişelerini dile getirerek hükümeti tüm ağır suçlar bakımından zamanaşımı sürelerini uzatmaya veya kaldırmaya davet etti. Komite, Batı ve Diğerleri grubu kapsamında yer alan tüm suçlar bakımından hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının mahkumiyet kararlarından sayıca daha çok olmasını da eleştirdi ve hükümetten devlet görevlileri aleyhine devam eden disiplin ve ceza soruşturmaları hakkında veri sunmaya davet etti.
Bu kapsamda 16 Aralık 2022 tarihinde Etkiniz AB Programı desteği Kural 9.2 bildirimi yapmış veya yapmayı planlayan barolar ile sivil toplum kuruluşlarından 33 temsilcinin katılımıyla bir diyalog toplantısı gerçekleştirdik.
Banu Tuna, Emel Ataktürk Sevimli, Esra Kılıç, Melis Gebeş ve Özlem Zıngıl tarafından kaleme alınan Sessiz Kalma: Hak Savunucularına Yönelik Yıldırma Politikaları 2015-2021 başlıklı rapor, Sessiz Kalma web sitesinde yer alan risk altındaki hak savunucularının maruz kaldıkları idari ve yargısal engellemeler ile medya karalamalarına dair bir analiz sunuyor.
Analiz, sivil alanı kısıtlayan ve hak savunucularını engelleyen müdahalelerin sivil toplum faaliyetlerini sekteye uğratan yeni yasalara, bilhassa terörle mücadele ve ulusal güvenlik yasaları olmak üzere yürürlükteki mevzuatı kötü niyetli bir biçimde uygulamaya, idari ve yargısal yetkileri suistimal etmeye ve medya organlarını kontrol altına alıp asılsız haberler yaparak karalama kampanyaları düzenlemeye işaret ediyor.
Raporun bulgularını 10 Mayıs tarihinde Postane İstanbul’da düzenlediğimiz panelde kamuoyuyla paylaştık. Hak savunucuları ve hukukçuların bir araya geldiği panelde sivil toplumun maruz kaldığı yargısal ve idari tacizlerin yanı sıra medyada yer alan karalama kampanyalarının etkisini ele aldık.
İnsan Hakları Mücadelesinin Kriminalize Edilmesi başlıklı oturumda Rosa Kadın Derneği’nden Adalet Kaya, İnsan Hakları Derneği’nden Eren Keskin, Kaos GL’den Kerem Dikmen ve Haydarpaşa Dayanışması’ndan Turgay Kartal;
Sivil Alanın Yasalarla Daraltılması başlıklı oturumda Yurttaşlık Derneği’nden Emel Kurma, Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı’ndan Rana Kotan, Sivil Toplum Geliştirme Merkezi’nden Tezcan Eralp Abay;
Karalama Kampanyaları ve Hedef Göstermeler başlıklı oturumda ise Marmaris Kent Konseyi’nden Halime Şaman, Tarlabaşı Toplum Merkezi’nden Selman Cansu Demir ve Gezi davası avukatlarından Tora Pekin konuşmacı olarak katıldı.
Gazeteci Gökçer Tahincioğlu’nun kaleme aldığı Çünkü Umurumuzda: 11 Sivil Toplum Başarısı başlıklı kitap, Türkiye’deki hak mücadelesinin kazanımlarını hatırlatmak amacıyla hazırlandı.
Bu kitabın sınırlılığı içerisinde, alanına öncülük ederek hem insan hakları ve demokrasi mücadelesine katkı sağlamış hem de Türkiyelilerin gündelik yaşamlarına, adalete erişimlerine, insanca bir ortamda yaşayabilmelerine imkân tanımış, ulusal ve uluslararası düzeyde kendinden sonraki girişimlere zemin hazırlamış deneyimlerden yalnızca on birine yer verebildik. Kitapta hikâyeleri anlatılan İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Savaş Karşıtları Derneği, Bergama Direnişi, Kaos GL Derneği, Cumartesi Anneleri/İnsanları, Düşünce Suçuna Karşı Girişim, KAMER, TCK Kadın Platformu, Hrant Dink Vakfı, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi sayesinde aslolanın mücadeleye devam etmek olduğunu hatırlamanın önemli olduğunu düşünüyoruz.
Hafıza Merkezi’nin İnsan Hakları Örgüt ve Savunucularının Desteklenmesi Projesi Sessiz Kalma, 2022 yılında ismini bir podcast serisine verdi. Sessiz Kalma podcast serisinde hak savunucularının yaşam hikâyelerini dinliyor, insan hakları gündemini ve geleceğini tartışıyoruz. Sekiz bölümlük seride dinleyiciler eylemlerde gördükleri, mücadelelerine tanıklık ettikleri, haklarında tutuklama ve yargılama haberleri okudukları hak savunucularının hayat hikâyelerini öğreniyor.
Seride yer alan sekiz isim, hak arayışının ekoloji, LGBTİ+, ifade özgürlüğü, kadın, sağlık, insan hakları gibi farklı alanlarından geliyor. Hafıza Merkezi tarafından Hollanda Helsinki Komitesi desteğiyle Postane Stüdyo’da üretilen Sessiz Kalma’yı Spotify ve Apple Podcasts üzerinden dinleyebilirsiniz.
Hafıza Merkezi ve KONDA Araştırma ve Danışmanlık A.Ş., Gençlerin İnsan Hakları Algısı üzerine yeni bir araştırma yayımladı. KONDA’nın Hafıza Merkezi için gerçekleştirdiği bu araştırma, gençlerin eğilimlerini beş başlık altında anlamaya çalışıyor: 1) STK’lara katılım deneyimleri, 2) demokrasi algıları, 3) insan hakları algıları, 4) insan hakları savunucuları ve STK’lara yönelik algı ve tutumları, 5) geçmişle yüzleşme beklentileri. Araştırmanın ortaya koyduğu tablo üzerine çıkarmamız gereken dersler olduğu kanısındayız. Bu bağlamda insan hakları hareketi için hak temelli mücadeleler ile gençlerin hayat önceliklerini örtüştürmek üzerine düşünmenin, gençlerin farklı ilgi seviyeleri için farklı düzeylerde katılım olanakları yaratmanın, üretilen bilgiyi daha erişilebilir kılmanın öncelikli adımlar olması gerektiğine inanıyoruz. Öte yandan bu ve benzeri başlıklar altında atılacak adımları gençlerin öznesi olduğu süreçler dahilinde tasarlamanın ve uygulamanın farkındayız. Bu sebeple, araştırmanın yayımlanmasını takip eden aylarda gençlerin insan hakları mücadelesine katılımını gençlerle birlikte ele alacağımız, bunun için yeni fikir ve stratejileri tartışacağımız bir atölye serisi düzenledik. 20 genç katılımcıyla yürüttüğümüz dört oturumdan oluşan atölye serisinin kapanış toplantısını Ocak ayı sonunda İstanbul’da yine gençlerle yapacağız.
Ocak 2022’de sona eren Haklara Destek Programı sonunda Eylem Ertürk’ün hazırladığı 48 Hak Örgütü Perspektifinden Türkiye’de Daralan Demokratik Alan ve Covid-19 Salgını 2020-2021 başlıklı rapor yayımlandı. Raporda; özellikle son iki yılda pandemiyle beraber sivil toplum örgütlerini daha da fazla etkileyen kısıtlamalar, bunların çalışma alanına ve hedef kitlelere etkisi, katılımcı örgütlerin deneyimleri ve yereldeki perspektiflere dayanarak ele alındı.Rapor lansmanı Haziran ayında çevrimiçi bir panel ile gerçekleştirildi. Panele YADA Vakfı’ndan Mehmet Ali Çalışkan, Haklara Destek I rehberlerinden Bilge Taş, Tarlabaşı Toplum Merkezi’nden Naci Emre Boran ve Derin Yoksulluk Ağı’ndan Selen Yüksel katıldı.
Hafıza Merkezi ile Heinrich Böll Stiftung tarafından yürütülen ve Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu tarafından finanse edilen Haklara Destek Programı’nın ikinci etabında değerlendirme süreci tamamlandı. 2023 itibarıyla 41 örgüte 2 sene boyunca kurumsal hibe ve kapasite gelişim desteği sağlamayı amaçlıyoruz. 41 yararlanıcı örgütün listesini görmek için tıklayınız.
İstanbul ve Diyarbakır başta olmak üzere 13 ayrı şehirden yararlanıcıların olduğu iki senelik programda 36 farklı hak alanından temsiliyet bulunuyor. Ocak ayında yapacağımız açılış toplantısında yararlanıcı örgütlerle bir araya gelerek hem uygulama dönemine dair detayları konuşma fırsatı elde edeceğiz hem de önemli bir dayanışma pratiği olan dayanışma ağlarının ulusal ve uluslararası pratikleri üzerine konuşacağız.
1999’da New York’ta kurulan Vicdan Mekânları Uluslararası Koalisyonu (ICSC), vicdan ve hafıza mekânı olarak nitelenen müzeleri, inisiyatifleri ve hafızalaştırma çalışmaları yürüten kurum ve girişimleri bir araya getiren bir ağ. Eğitim programları ve proje destek fonları aracılığıyla insanları hafızadan eyleme yönlendiren yenilikçi toplumsal programlar geliştiren Koalisyon, farklı bölgelerdeki vicdan mekânlarını bir araya getirerek, küresel işbirlikleri, bölgesel ağlar ve çevrimiçi bağlantılar geliştiriyor. Koalisyon, 65’ten fazla ülkeden her biri geçmişi bugünle, hafızayı eylemle birleştirmek için çalışan 350 kurumdan oluşuyor.
Hafıza Merkezi, 2022 yılının Ocak ayında Vicdan Mekânları Uluslararası Koalisyonu’na üye oldu. 2016 yılında Koalisyon’a üye olan Hrant Dink Vakfı’nın ardından Türkiye’den katılan ikinci kurum olduk.
2022 yılında Postane İstanbul ile birlikte yürüttüğümüz Bakım Odaklı İş Yerleri projesiyle iş yerlerimizi dönüştürmeyi hedefledik. Sivil toplum ve toplumsal fayda alanlarında çalışanlar için kapsayıcı, çeşitli ve güvenli çalışma alanları yaratmayı amaçlayan bu pilot proje, AB Ufuk 2020 Programı tarafından finanse edilen RESISTIRÉ projesi tarafından desteklendi.
Proje kapsamında Ezgi Kan’ın kaleme aldığı Bakım Odaklı İş Yerleri: Sivil Toplum ve Sosyal Girişimler için Bir Rehber başlıklı bir araştırma yayınlandı. Rapora ek olarak, sivil toplum çalışanlarının kendi kurumlarını değerlendirebilmesi için de Bakım Odaklı İş Yerleri Kontrol Listesi hazırlandı. 29 Eylül Perşembe günü düzenlenen lansmanda hem bu belgeleri tanıttık hem de proje kapsamında başlattığımız kampanyayı duyurduk. Kampanya kapsamında düzenlediğimiz Bakım Odaklı İş Yerleri Ödülü ile amacımız iş yerlerimizin bakım odaklı bir çerçevede dönüşümüne katkıda bulunmak, bu konuda cesaretlendirici olmak ve ilham veren hikâyeleri paylaşmaktı. Kampanya kapsamında düzenlediğimiz Bakım Odaklı İş Yerleri Ödülü’nün kazananı ise Kafessiz Türkiye oldu.